Yarasalar, Pengolinler ve Hayatımız

201
PENGOLİN

Salgından en çok sakınanlar ise karıncalar. Kusursuz sayılabilecek bir hijyen anlayışları var; yuvaya girdiklerinde birbirlerini temizliyor ve ağızlardan formik asit püskürtüyorlar…

Wuhan’da, resmi açıklamalara göre bir yarasanın bir pengolini ısırması sonucunda başlayan salgın neredeyse bir yılını dolduruyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’den, Ocak ayında Wuhan’a gidecek olan bir uzman ekip, Covid-19’un hayvanlardan insanlara nasıl bulaştığını ve virüsün kaynağını araştıracak. Ekip, virüsün bundan önce dolaşıma girip gitmediğine bakmak için, ilk resmi vakadan önce kaydedilen tıbbi verileri de inceleyecek. Yarasalar dahil olmak üzere, bir çok hayvandan örnek alınacak. Ortaya çıkan veriler, belki de salgının kökenin Wuhan olmadığını da çıkaracak. Bilim insanları, salgının, insanlara bir hayvan aracılığıyla ve muhtemelen yarasa tarafından bulaştığı konusunda hemfikir. Yaklaşık 1400 ayrı yarasa türü var. Ve yine bilim insanlarına göre, yeni ortaya çıkan dört bulaşıcı hastalıktan üçü insanlara hayvanlardan bulaşıyor. Yine aynı bilim insanları mıdır, bilinmez, hasta yarasalar, ortalama daha az yarasayla ilişki kuruyorlar. Avustralya, Peru, Hindistan, Çin ve Endonezya’da 

Covid – 19 nedeniyle yarasaların öldürülmeye çalışıldığına dair haberler geliyor. 

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü, sığır ve kümes hayvanlarının korona virüsü yaymadığını duyurdu. Yapılan bir araştırmada, sığırları ve kümes hayvanlarını enfekte etmeye çalıştıkları belirtildi. Ancak bu hayvanlar ve domuzlar virüse karşı çok yüksek risk altında değillermiş. Danimarka, ABD, İtalya, Hollanda, İspanya ve İsveç’te, çiftliklerde yaşayan vizonlarda mutasyona uğrayan ve insana geçen koronavirüs tespit edilmiş. Danimarka’da, kasım ayında, kürkleri için yetiştirilen yaklaşık 17 milyon vizonun öldürülmesi kararı alınmış. Yunanistan’da bir çiftlikteki vizonlarda da Covid -19 tespit edilmiş, 2500 vizonun telef edilme kararı açıklanmış. Dransa’nın Eure-et-Loir bölgesindeki çiftlikte virüs nedeniyle 1000 vizon öldürülmüştü. 

Salgından en çok sakınanlar ise karıncalar. Kusursuz sayılabilecek bir hijyen anlayışları var; yuvaya girdiklerinde birbirlerini temizliyor ve ağızlardan formik asit püskürtüyorlar. Eğer bir karınca hastalandıysa kendini yuvadan ayırıyor, yani bir nevi izole ediyor. Enfeksiyon varsa, enfekte olmayan karıncalar bile yuvadan uzaklaşıyor ve de hastalık bulaştırmamak için yuvalarında daha az zaman geçiriyorlar.

1972 yılında, Edward Lorenz, “kelebek etkisi teorisi”ni açıklar. Yani, hepimizin bildiği, “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de bir fırtına kopmasına sebep olabilir.” cümlesi. Birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünmediğimiz eylemlerin, aslında birbiriyle görünmez bir bağı vardır. Kaos Teorisi de buradan çıkar. Düzen düzensizliği yaratır. Düzende kaosun olması zorunludur ve düzenin içinden çıkılmaz. Düzensizliğin içinde de bir düzen vardır. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir. Ve ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir.

Covid – 19, bu görünmez bağı somut hale getirdi. 

Wuhan’dan çıkan bir salgın bugün Isparta’nın ufak bir köyünde hasata giden köylünün yüzündeki bir maske. Ya da ilkokula gitmeye çalışan ama bağlantı yüzünden eğitimden geri kalan çocuklar… Ya da ne şekilde enfekte olduğunu bilemeden ölen insanlar, doktorlar, hemşireler… Her hafta gelen yeni yasaklarla, hayatları, iş ile ev arasında neredeyse yarı açık bir cezaevine dönen bizler.

Ve bu sürecin içinden geçen hayvan pazarları, ısırılan pengolinler, öldürülen yarasa ile vizonlar, düzenli karıncalar…

2020’de böyle bir salgın yaşayacak mıydık diye soruyoruz hala kendimize hayretle… Böylesi bir hunharca tüketimin bir geri dönüşü olacaktı. Doğa, belki de, insanı en affetmeyen kudret.