Mandallanıyor Muyuz?

215
Mandallanıyor Muyuz?

Av hayvanları diye başlayan tüm o trajikomik haberlere karşı tepkilerimiz, yaşama hakkı için yapılan amansız mücadele bir türlü  yasaları  yapacak olanlara etki edemiyor. Zaman zaman da bizzat karşı taraf mandallıyor sesimizi.  Yaşatmak yerine neden öldürmeyi, üstelik de bunu paraya çevirerek son derece barbarca yapmayı seçiyorsunuz diyen milyonların sesi cızzt pızzt  kaosunda kayboluyor.

Bilenler bilir eskiden beri polis telsizleriyle ilgili  gündeme gelirdi  mandallama olayı.  Telsizin konuşma düğmesine aralıksız basarak oluşturulan gürültü ve cızırtı yüzünden konuşmak isteyenin sesinin bir türlü karşı tarafa gitmemesini sağlayan bir yöntemdi.

Hayvan  hakları mücadelemizde hepimizin “mandallandığını” düşünüyorum son zamanlarda. Çünkü sesimiz bir türlü gitmesi gereken yere ulaşamıyor.  Arada hep bir cızırtı, hep bir gürültü.

Bir gün biri çıkıp  gazetesinin köşesinden  mandallıyor,  yaşanan vahşetin yasayla cezalandırılması gerektiğini söyleyen sesimizi; başka gün bir bürokrat çıkıp “ben de hayvan seviyorum” deyip ama ile devam eden üsttenci tavrı ve kendince delilleriyle mandallıyor bizi.

Av hayvanları diye başlayan tüm o trajikomik haberlere karşı tepkilerimiz, yaşama hakkı için yapılan amansız mücadele bir türlü  yasaları  yapacak olanlara etki edemiyor. Zaman zaman da bizzat karşı taraf mandallıyor sesimizi.  Yaşatmak yerine neden öldürmeyi, üstelik de bunu paraya çevirerek son derece barbarca yapmayı seçiyorsunuz diyen milyonların sesi cızzt pızzt  kaosunda kayboluyor.

Basın da aynı şeyi yapıyor çoğu kez. Mideleri yana yana acılar içinde zehirlenerek ölen hayvanların hakları dediğimiz  anda başlıyor  “mandallama”.  Yok onlar da çocuk ısırdı, kadını köşede yedi, sahibinin ölüsünü parçaladı gibi aslı olmayan salvolara.

İçinde olanlar çok iyi bilir ki hayvan hakları mücadelesi  büyük bir savaş alanıdır. Hem hayvan  düşmanları ile, hem hayvanı sadece mal olarak gören ekonomik zihniyetle ve daha kötüsü hayvanı sevdiği için aynı tarafta olduğunu düşününler arasında süren büyük bir savaş.  Herkes birbirini mandallıyor. Kimisi iyi niyetle bozuyor frekansı, kimisi ellerini oğuştura oğuştura toplumu yanlış yönlendiriyor.

Belediyeden aldığı üç kilo mama için kendi hayvanlarına zarar gelmesin diye başka hayvanların haklarını dillendirenlere karşı;  barınaklardaki büyük zulme; dağa bayıra atılan ölüme terk edilen hayvanlara dair  söylenilenlere karşı hemen geliyor mandallar. Hem de her taraftan. Sesimiz boğuluyor gibi oluyor bazen.

Özetle;  güçlü frekansın, nispeten daha zayıf olanı gürültüyle boğup etkisiz hale getirmesidir mandallama.

Bu, her zaman küçük hesaplarla olmayabilir. Bazen çok daha büyük hesaplar, ekonomik uygulamalar, kişisel egolar, çarpışan menfaatler yüzünden de olabilir.  Nispeten zayıf dediğimize bakmayın, mücadeleyi yürütenler son derece kararlı, fedakar, bilinçli  ve güçlü bir kesim. Ancak bu birebir kendini veya kendi hakkını korumak gibi bir şey değil. Hayvan hakları korumak demek, yanınızda yakınınızda olmayan binlerce canlı için mücadele etmek demek.  Birden fazla  sahada, onlarca taktik kullanmak zorunda kalarak  mücadele etmek demek.  Yemek sektörü, eğlence sektörü, av barbarlığı, kozmetik ve   tıp sektörü,  kürk, deri, ipek gibi kılık kıyafet sektörü , hayvanların  beden gücünü ölene kadar sömürme vs. diye sürer gider.

Bu yüzden çok sesli, çok satıhlı, çok ağır bir mücadeledir.  Çoğu kez de  haklarını savunmaya çalıştığımız hayvanların yanında bizim de “insan haklarımız” çok rahat çiğnenir bu alanlarda. Çünkü savunduğumuz “yaşam hakkı”  toplumda doğru yerde tanımlanmamış ve sömürü  gayet normal, yasal şekilde süren bir şeydir. Savunmaya çalıştıklarımız her zaman yanımızda yakınımızda değil, yerkürenin her yerinde olabilir.

Yılmayız, yorulmayız, anlatırız, gösteririz, kurtarırız, çabalarız. Gereken ne ise yaparız. Bunca hesapsız ve sadece “adalet” ve yaşama hakkı için yapılan bir mücadelenin niye bir türlü başarıya ulaşamadığını düşünüyor insan ister istemez.

Pek çok nedeni olabilir ama en önemlisi bu sinsi  “mandallanma” dır bizce.  Çünkü sesimizi kimin hangi sebeple nereden ve nasıl gürültüyle boğacağını bilemeyiz bazen.  Buna rağmen  yol almaya devam ediyoruz. Yıllardır çıkmasını beklediğimiz Hayvanları Koruma Kanunu için çoğumuz neredeyse Ankara’yı TBMM’yi yol ettik; o soğuk duvarlar arasında koşturup durduk, canımız arkadaşlarımızı bu yolda kaybettik.

Hani üzülen, merak eden olursa diye yazıldı bu yazı.  Susmuyoruz, vazgeçmiyoruz, gelişiyor, güçleniyor ve mücadeleyi sürdürüyoruz. Ancak feci halde “mandallanıyoruz” da ondan sesimiz geç ulaşıyor yerine.  Frekansı ne olursa olsun, hiçbir mandallama  asla  “yaşama hakkı ve adalete” doğrulmuş bir rotayı  engelleyemez.  Demek ki daha çok, daha yüksek sesle ifade edeceğiz kendimizi.

Tüm hayvan dostlarımıza #seninleyim demeye ve  en üst frekanstan haklarını savunmaya devam edeceğiz.  Bütün hak mücadelelerinde olduğu gibi “mandallanmak” bizi durduramayacak.