230 STK’dan Ortak Çağrı: ‘Avcılık Yasaklansın’

226
Avcılık Yasaklansın

230 sivil toplum kuruluşu, yaban hayvanlarını öldürmenin spor, turizm, hobi ya da ihale konusu olamayacağını dile getirerek, ‘Avcılık tamamen yasaklansın” çağrısında bulundu.

Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu 1931 yılında 4 Ekim’i Dünya Hayvanları Koruma Günü olarak ilan etti. Her yıl 4 Ekim’de tehlike altında olan hayvanlarla ilgili farkındalık yaratmak ve hayvan haklarını gündeme getirmek amacıyla çeşitli etkinlikler yapılıyor. Türkiye’de farklı alanlarda çalışma yürüten ve konularında uzman 230 sivil toplum kuruluşu, Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde yaptığı açıklamada: ”Dünyayı birlikte yaşadığımız diğer canlılarla paylaşıyoruz. Ormanlar, dağlar, dereler hepimizin yaşam kaynağı ve hepimizin yaşamı birbirine bağlı. Bu nedenle haklarını bizim dilimizde ifade edemeyen tüm canlıların sesi olmak için bir aradayız.” diyerek, yalnızca diğer canlıların değil, insanların da yaşam hakkının korunması için avcılığın bir an önce yasaklanması gerektiğinin altını çizdi.

Spor veya hobi amaçlı ya da bir turizm faaliyeti olarak yaban hayvanlarının öldürülemeyeceğini, yaşam hakkının ihaleye açılamayacağını belirten 230 sivil toplum kuruluşu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın avcılığı tamamen yasaklaması için binlerce doğa severin desteğiyle bir imza kampanyası başlattı.

“Avcılık Değil, Yaşamı Korumak Teşvik Edilsin”

Yaban hayatı kökenli hastalıkların yaygınlaşarak pandemilere dönüştüğü günümüzde avlanmanın artık bir ihtiyaç olmaktan çıkıp biyoçeşitlilik kaybının en önemli nedenlerinden biri haline geldiğini ve yaban hayatına zarar verdiğini belirten sivil toplum kuruluşları, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün öncelikli görevinin hangi hayvan türünün ne kadar avlanacağından çok yaban hayvanlarını korumak olması gerektiğini vurguladı. Son 16 yıl içerisinde 500 bin kişinin avcılık sertifikası almasını eleştiren 230 sivil toplum
kuruluşu, avcıların sayıları artarken, pek çok canlı popülasyonunun tükenme tehlikesi altında olduğunun bilimsel verilerle ortaya konulduğunu belirtti. UNESCO tarafından hazırlanan Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre, her hayvanın yaşam hakkına saygı duyulması gerektiğini hatırlatan sivil toplum kuruluşları; hayvanları yaşatmak ve avcılığı durdurmak için herkesi harekete geçmeye ve kampanyada imzacı olmaya çağırıyor.

4 ekim hayvanları koruma günü

230 kurum için konuşan ülkemizin ilk yaban hayatı uzmanlarından olan Tansu Gürpınar: “Türkiye, eski dünya kıtaları olarak bilinen Asya, Avrupa ve Afrika arasında doğal bir köprü konumundadır. Ayrıca dünyanın en büyük kıtası olan Asya’nın özelliklerini kendi ölçeğinde sergilediği için Küçük Asya ismini almıştır. Bu nedenlerden ötürü Türkiye doğası tam anlamıyla emsalsizdir. Yaşadığımız coğrafya bitki ve hayvan varlığı yönlerinden zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Ülkemiz aynı zamanda karnımızı doyuran kültür bitkilerinin yabani atalarının yer aldığı dünyanın en önemli gen merkezlerinden biridir. Bu zenginliğimiz dikkatle ve özenle korunmalıdır. Orman yangınları, sulak alanların kurutulması, çarpık yapılaşma,
zirai zehirlerin aşırı kullanımı biyolojik çeşitliliğimize zarar vermektedir. Özellikle sayıları azalmış olan hayvan türleri üzerindeki avlanma baskısı zaten yaşama alanları daralmış olan bu varlıklar üzerinde ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bu baskının büyük kısmının yasalara ve kurallara uymadan avlananlardan kaynaklandığı biliniyor. Düşünün ki çocuklarımız hiç üveyik sesi duymadan, geyik, karaca, ceylan görmeden büyüyebilir. Böyle bir şeyi bu ülkede bir kişinin bile isteyeceğini sanmıyorum. Bir araya gelen 230 kurum arasında konularında uzman birçok kuruluş ve kişiler var. Bilimsel verilerle ortaya konan bu gerçeklerin göz ardı edilmeyerek Türkiye doğasının daha iyi korunması için mevcut Kara Avcılığı Kanunu’nda gereken yeni düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekmektedir.”
dedi.

Tehlike Altındaki Türler Vuruluyor

2020-2021 Av Sezonu için Merkez Av Komisyonu’nun avına izin verdiği türler arasında, tehlike altında olan türler de bulunuyor. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan kırmızı listede dünya ölçeğinde tehlike altında olan üveyik ve elmabaş patka kuş türleri de yer alıyor. IUCN’nin “hassas” kategorisinde bulunan türlerden üveyik nüfusunun son 40 senede yüzde 78, elmabaş patka nüfusunun ise son 20 yılda yüzde 50 gibi büyük bir oranda azaldığı belirtiliyor. Ayrıca “av turizmi” kapsamında avına izin verilen Anadolu yaban koyunu, ceylan, çengel
boynuzlu dağ keçisi, karaca, yaban keçisi, melez yaban keçisi, kızıl geyik, yaban domuzu gibi memeli türlerde bulunmaktadır. Bu türlerden oluşan 798 canlının yaşam hakkının, para karşılığında ihaleye açıldığına dikkat çeken sivil toplum kuruluşları. 1 Temmuz 2020’de TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçen Kanun Teklifi’nin 15. Maddesi’ne oy çokluğu ile getirilen bir ekle yabancı diplomat ve üst düzey misafirlerin diledikleri takdirde ücretsiz olarak avlanabilmesi ve yaşam alanları tahrip edildiği için yerleşim yerlerine gelen ayı, domuz gibi hayvanların da öldürülebilmesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu belirtiyor.

Tepkiler Sayesinde Kurtuldular

230 sivil toplum kuruluşu, düzenledikleri imza kampanyasının yanı sıra, sosyal medyada yaşam hakları ellerinden alınan canlılar adına tepkilerini dile getiriyor. Sanatçı başta olmak üzere ünlülerin sosyal medya üzerinden destek verdiği kampanya sonucunda, canlıların yaşamlarını tehdit eden birçok yanlış karar iptal edilmiş bulunuyor.
Binlerce doğa severin tepkisi sonucunda iptal edilen bu kararlar arasında şunlar yer alıyor:

  • Dersim 17 dağ keçisinin avlanmasıyla ilgili ihale iptal edildi.
  • Eskişehir belli noktalarda kızıl geyik acente kotalarının avlattırılmasına ilişkin 20 Temmuz’da yapılacak ihale durduruldu.
  • Erzincan’da mahkeme kararıyla, dağ keçileri vurulmaktan kurtuldu.
  • Şanlıurfa’daki ceylanların avlanması için düzenlenen ihalenin iptalini talep eden dava açıldı, ihale için yürütmeyi durdurma kararı verildi.
  • Mersin’de yaşam hakları ihaleye açılan 75 dağ keçisinin vurulmasıyla ilgili karara Mersin Barosu tarafından dava açıldı.