İnsanın Metal Zehrini Alan ‘Tuhaf’ Hayvanlar

253
metal zehir

Casper Henderson, ‘Hayal Bile Edemeyeceğimiz Varlıklar Kitabı’nda, aralarında nautilus, balon balığı, denizkelebeği, suayısı, yunus, yeti yengeci, bal porsuğu gibi hayvanların yer aldığı toplam 27 canlıya eğiliyor. ,

Görsellikle, yan ve dip notlarla ve sona eklenmiş zengin kaynakça ile hem bilgi hem düş gücü birlikte ilerletiliyor.

Bitki ve hayvanların yeniden, tekrar tekrar yazılmasından yanayım. Bitkiler için o denli yaygın olmasa da hayvanlar için böylesi bir sürekli yazımdan bahsedilebilir. Doğu’da ve Batı’da hayvanlar, insanı kendi sıkışmış/sıkılmışlığından kurtaran yegâne anlatım varlıklarıdır. Onlar ‘kayaların arasından fışkıran su gibi her kültürün bir köşesinden fışkırıverirler’. Çünkü ‘hayvanlarınki de dahil olmak üzere farklı varoluş biçimleri karşısında duyduğumuz hayranlık hep zihnimizin bir yerinde duruyor.’ Kendimiz için gösteremediğimiz yüzleşme cesaretini onların vasıtasıyla buluyor, korku ve umutlarımızı onlar üzerinden işletiyoruz.,

Casper Henderson, ‘Hayal Bile Edemeyeceğimiz Varlıklar Kitabı’nda binlerce hayvan ve onlar hakkında yazılmış onca kitap arasında dolaşırken kendisine göre bir yöntem geliştiriyor. Hayvanların ‘güzel ve ilginç yanlarına, somut biçimde örnekledikleri, yansıttıkları ya da akla getirdikleri niteliklere, fenomenlere ve meselelere odaklanıyor’. Bunu yaparken de kitabını ‘aletheiagoria’ olarak tasavvur ediyor. ‘Phantasmagoria’ yani, sinema öncesi çağda ışık oyunlarıyla yaratılan bir nevi hayalet gösterisi (Karagöz belki, teknik bakımdan) ve Yunancadaki ‘hakikat’ ve ‘açıklayıcı’ anlamlarına gelen ‘aletheia’ sözcüklerini birleştiriyor. Böylece, hayal edilemez olan, aslında hayalin teknesinde kültürle ve evrimle yoğruluyor. Tabiat yeniden yaratılıyor. Yazar, ‘evrimsel biyolojinin (ve parçası olduğu bilimsel yöntemin) bize yalnızca mit ve gelenekleri esas alan bakışa kıyasla varlığın doğasına dair çok daha zengin bir manzara sunduğu’ iddiasını ileri sürüyor. Sonunda her şey mit ve geleneğe bağlansa bile, biyolojik yönünü es geçmiyor hayvanların, canlıların.

Aralarında nautilus, balon balığı, denizkelebeği, suayısı, yunus, yeti yengeci, bal porsuğu gibi hayvanların yer aldığı toplam 27 canlıya eğiliyor Hendersen. Görsellikle, yan ve dip notlarla ve sona eklenmiş zengin kaynakça ile hem bilgi hem düş gücü birlikte ilerletiliyor. Yazar kendi yaşadıklarını araya serpiştirerek okur özneyi daha kendine çekmeyi başarıyor. Yunustan söz ederken ‘ölümün kıyısından dönmek ile çok güzel hareketlere tanık olmak deneyimini’ devreye sokuyor. Bir canlı güzellemesinin peşine düşmüyor. Onlar hakkında yapılan bilimsel çalışmalara atıf yaparak yaşamın karmaşık ve engin zenginliğine işaret ediyor. Güncel hayatla bağlantılar kuruyor. Mesela ona göre ‘balon balığı insanlar olarak iştahımızın kontrolden çıktığı, sapıkça bir hal alabildiği durumları hatırlatıyor’. Bunu, insanın ‘tuhaf görünümlü yaratık’ olmasıyla bir düşünüyor.,

Deniz salyangozları olan denizkelebekleri, tek boynuzlu goblin köpekbalığı, (pek çok efsanevi hayvan gibi diri veya ölü nadiren görülür), bir rüya yorgancısının yaptığı suayısı, uzun bıyıklı baykuş belki hayatta yoktur ama, yaşamın kuraklığının arttığı, dünyanın fiziksel olarak da kirlendiği yerde kelimeler ormanını yeşertir, insanın metal zehrini mutlaka alırlar. Zaten, Caspar Henderson da ironik şekilde, varlıkların arasına insanı da ekler. Seçtiği canlıların çoğu denizle ilgilidir ayrıca. Suyun çok yönlü yapısı ve kişiliğinden olmalı bu seçim.