Scyphozoa ve Cubozoa sınıfından olan denizanası, dünyanın en eski canlılarından biridir. Şemsiye görünümlü yapılarıyla yüzmeye uyum sağlamış ve yassılaşmış olan bu canlılar, oldukça ilgi çekicidir. Saydam ve jelatine benzer formu olan ve bazı durumlarda dünyanın en büyük tehlikesine dönüşebilen bu canlı, denizin içinde diğer canlılarla birlikte yaşamaktadır.
Denizanasının Özellikleri
Denizanaları poliplerden daha karmaşık yapıda olan, ilgi çekici canlılardır. Mercan ya da anemonların akrabası sayılabilecek denizanaları, onlarla aynı türe ait olmasa da daha farklı özellikler barındıran bir oluşumdur. Vücut şekilleri genelde yayvandır ve şemsiye biçiminde olan organları sayesinde yüzmeleri kolaylaşır. Bir diğer ismi ‘medüz’ olan denizanaları, omurgasız olup; oluşumlarında kalp, beyin, göz, kemik ve pul da bulunmamaktadır. Bu özellikleriyle denizanaları herkeste merak uyandırmaktadırlar. Denizanalarının yapısal özelliklerine bakıldığında; yüzde 95’inin su, yüzde 4’ünün tuz ve geriye kalan yüzde 1’lik kısmının ise proteinden meydana geldiğini söyleyebiliriz. Denizanalarının beyinleri olmasa da sinir sistemleri iyi bir şekilde gelişmiştir. Işığa ve kokuya karşı oldukça duyarlıdırlar. Yapısal olarak hidrodinamik bir vücuda sahip olmadıkları için hareketleri yavaştır. Saldırgan değillerdir. Akıntı ve medcezir hareketlerini kontrol ederek hareket ederler. Bazılarının gövdelerinin etrafında dokunaçlar vardır. Bazılarında ise kamçı şeklinde uzantılar olabilmektedir. Denizanasının genel yapısında; ağız, dokunaçlar, oral kol, gövde, mide ve yumurtalık bulunur. Denizanası aslında hidralar ve ahtapotlarla aynı aileden gibidir. Kendisinden daha basit olan hidralarla, çok daha karmaşık bir yapıda olan ahtapotların ortasında kalan bir ara tür gibidir. Denizanalarında beyin olmadığı halde, ahtapotların beyni oldukça gelişmiştir ve üç tane kalpleri vardır.
Denizanaları bilim adamları tarafından ilk defa 1940’lı yılların başında incelenmiştir. Bunun öncesinde denizanaları biliniyordu ancak araştırmacılar bu ilginç deniz canlılarının yaşamları hakkında henüz yeterli bilgiye sahip değildi. Onlara ‘belirsiz canlılar’ deniyordu. Denizanaları doğada 650 milyon yıldır yaşam mücadelesini sürdürüyor. Birçok canlı türü zamanla neslini yitirse de denizanalarının bu mücadelede başarılı olduğu ortada.
Denizanaları Zehirli midir?
Denizanasının dokunaçları ve kamçıları minik şeffaf keseciklerle doludur. Bu keseciklerin içinde, toksin madde; diğer bir deyişle ‘zehir’ bulunmaktadır. Denizanasının birçok türü için ‘zehirli’ dersek yanlış olmaz. Başka bir canlıyla olan temasında, hatta bazen denizanası ölü olduğu durumlarda bile, zehirleme etkisi gösterebilir. Denizanasının teması durumunda, dokunaçları deriye doğru büzülür ve yapışır. O sırada dokunaçların üzerindeki kesecikler henüz açılmamıştır. Açılmamış bir keseciğin açılma anı, toksinin etki şiddetini artırır. Bu sebeple, bir denizanasının teması durumunda, yapılacak en doğru şey; keseciklerin açılmasını engellemek ya da temas ettiği yüzeyden denizanasını geri çekmektir.
Dünyanın en zehirli canlısından biri…
Bilinen en zehirli denizanası ‘kutu’ denizanasıdır. Sadece denizanası çeşitleri içinde değil, tüm dünyadaki canlılar içinde bilinen en zehirli canlılardandır. Kutu denizanasının zehri 90 dakika içindebir insanı öldürebilir. Dokunaçları, 60 adettir ve boyu yaklaşık 3 metre kadardır. Kutu denizanası en çok Hint okyanusu ve Hint pasifiğinde yaşamaktadırlar. Bunun dışında; Filipinler, Vietnam sahilleri, Yeni Gine ve Avustralya Darwin’de de oldukça sık karşılaşılan bir türdür. Kutu denizanaları sadece suda değil karada da tehlikelerini saçma özelliğine sahip olan öldürücü bir canlıdır. Kutu denizanası milyarlarca zehirli kapsülü ile tek bir seferde 70 kişiyi etkisiz hale getirebilir. Öteki türlerde olan denizanalarına göre, kutu denizanası renkleri çok iyi ayırt edebilir. Zoolog Donald Vernon kutu denizanasını ilk defa, Avusturya kıyılarında gözlemlemeyi başarmıştı. Vernon’un araştırmalarına göre, kutu denizanalarının normal bir denizanasından tam 350 kat daha fazla zehir taşıdığı tespit edilmiştir.
Kutu denizanalarının en büyük tuzağı görünmez olacak kadar saydam bir yapıda bulunmalarıdır. Güneşle temas ettiği anda ölen bu canlı türü, önlemsiz yüzücüler için oldukça büyük bir risk faktörüdür. Kutu denizanasının yüzen birine ilk etkisi, kalp krizi şeklinde olur.
Ülkemizde Zehirli Denizanası Var mı?
Kutu denizanaları 2011’den bu yana ülkemizde de endişe yaratan bir deniz canlısı olmuştur. Yunanistan’ın Mora açıklarında 2011 senesinde görülen kutu denizanasının ülkemizin kıyılarında bulunma olasılığı henüz tartışılır haldedir. Uzmanlar bu zehirli canlının saydam olduğu için pek fark edilememesi yüzünden insanları bilinçlendirmeye çalışmaktadırlar. Tüm bunlara ek olarak, bazı denizbilimcilere göre; artan dünya ısısı, çevresel faktörler ve küresel ısınma sebebiyle yakın gelecekte daha fazla yerde denizanası ve onların yıkıcı etkileri görülecektir.
Ülkemizde en sık görülen denizanaları şöyledir: Ay denizanası, Deniz ciğeri denizanası, Mor sokar denizanası, Maviş denizanası, Pusula Denizanası, Ters-düz denizanası, Göçmen denizanası, Beyaz noktalı denizanası. Bu türlerin içinde en tehlikeli olanı Göçmen denizanasıdır.
Bir Denizanasıyla Temas Ettiğinizde Neler Olur?
Bir denizanası teninize temas ettiğinde, hissedeceğiniz şey yanma hissidir. Denizanasının bu özelliği bedenine değen yabancı bir canlıya ya da nesneye karşı gösterdiği tepkidendir. Saldırganlık eğilimi olmayan bu deniz canlıları, kendi güvenlikleri için her daim temkinlidirler. Tehdit olarak algıladıkları durumlarda, ‘nematosist’ adı verilen hücrelerini devreye sokmaktadırlar. Nematosistler deniz canlılarının bazılarında bulunmakla beraber; kendilerini koruma, avlanma ya da tutunmalarına fayda sağlar.
Denizanalarında ise kendilerini savunma mekanizmaları gereği harekete geçen bu hücreler, başka bir yüzeyle temas halinde hemen kendilerini salarlar ve bulundukları yüzeyde yakıcı etki gösterirler. Bazı araştırmalara göre, birçok denizanasının nematosistleri oldukça büyük ağrıya da sebep olabilmektedir. Nematosistler, patlamaya başlar ve tam o süreçte yakıcı olmaktadırlar. Her zaman olmamakla beraber, denizanası teninize değdiğinde, yanmaya ‘kaşınma’ da eşlik edebilir. Ayrıca ciltte yanmanın yanı sıra kızarma da olur.
Denizanalarına karşı önlemli olmakta her zaman fayda vardır. Her ne kadar beyinleri olmadığını bilsek de etobur canlılar olduklarını unutmamak gerekiyor. Dünyanın en tehlikeli hayvanları listesine ön sıralardan giriş yapmış olan bu deniz canlısı, aynı anda onlarca kişiyi öldürebilecek kadar toksin salgılayabilir. Dünyanın en vahşi, güçlü ve tehlikeli hayvanlarıyla aynı derecede tehlikeli olabilmektedir. Bazı denizanası türleri nematositsleri sayesinde, kurbanlarını tamamen etkisiz hale getirip, yeme davranışı gösterirler.
Genelde kurban seçmek, avlanmak gibi davranışlara girecek yetenekleri yoktur. Bu yüzden yön bulma becerileri de oluşmamıştır. Önlerine çıkan her canlıyı yemek isteyebilirler. Suda ilerlerken, karşısına çıkan canlıya fışkırtarak toksinlerini salgılar ve daha sonra etkisiz hale gelince de yer. Genelde suda buldukları besinler; larvalar, minik boyutlarda deniz canlıları ve yumurtalardır.
Eskiden denizanaları, deniz kaplumbağalarının besiniydi. Şimdi çevre kirliliği nedeniyle deniz kaplumbağaları, denize atılan torbaları denizanası zannederek yediği için, boğularak ölüyorlar.